SOSYAL ADALET

Faturalandırmada Sosyal Adalet

Sosyal Adalet

   Elektrik, su ve doğalgaz giderleri ailelerin bütçelerin de önemli bir yer tutmaktadır.Bu ürünlerin faturaları dar gelirli ailelerin kabusu olmaktadır.Ülkemizde izlenen faturalandırma politikası; maliyetleri bire bir tüketiciye yansıtmak ve tahsilatı ivedilikle gerçekleştirmek üzerinedir. Yani gelir durumu dikkate alınmamaktadır.Beklenen sonuç olarak dar gelirli ailelere bir darbe de bu faturalardan geliyor.Fatura borcunu ödeyemeyenlerin hizmeti durduruluyor,tüm aile susuzluğa,karanlığa ya da yakıtsızlığa mahkum oluyor. Uygulama bireyler üzerinde derin üzüntüler yaratan psikolojik  çöküntüye sebebiyet veriyor.
   Bu ürünlerin bir maliyeti olduğu ve hizmetin sürekliliğini sağlamak için bu maliyetin tüketiciden talep edilmesi gerektiği yadsınamaz. Fakat bu yansıtma daha adil yapılabilir.
   Yaşam hakkı miktarı belirlenmeli ve bu miktardan ücret alınmamalıdır. Peki bu miktarın maliyeti nereden karşılanacak? Sunacağımız yöntemle maliyet gene tüketiciden karşılanacak, hizmetin devamlılığı için maliyetin karşılanması prensibi korunacaktır.

  Alt Dilimin (Yaşam Hakkı Miktarı) Fiyatını Üste Taşıma Yöntemi :


                            AS →  Abone Sayısı
                            AF →  Abonenin Faturalandırılacak Tüketimi
                            AC →  Abonenin Tüketim Miktarı
                            H  →  Yaşam hakkı miktarı
                            HT →  Toplam Yaşam Hakkı Miktarı
                            P  →  Birim Fiyat (Elektrik, Doğalgaz veya Su)
                            PY →  Yeni Birim Fiyat
                            C  →  Tüketim Miktarı
                            CF →  Faturandırılacak Tüketim Miktarı
                            Z  →  Toplam Maliyet
                            F  →  Abonenin Fatura Tutarı
                               

                   AS ∙ H  =  HT                     CF ÷ Z  = PY
                     P ∙ C  =  Z                        AC – H  = AF
                   C – HT = CF                      AF ∙ PY = F


TÜRK SEÇİM SİSTEMİ ÜZERİNE ÖNERİLER

                          Bir eşeğin önüne aynı uzaklıkta, aynı miktarda,
                             aynı tazelikte ot konulmuş, eşek "hangisini yesem ki"
                             çatışmasına girmiş ve açlıktan ölmüştür.

  Türkiye gibi temsili demokrasilerde egemenliğin tek meşru kaynağı olan halk, birebir yönetime katılması imkânsız olduğu için bu egemenliğini seçtiği temsilciler aracılığıyla kullanmak zorundadır. Düzenli seçimler yapabilmek için de iyi bir sisteme ihtiyaç vardır. Demokrasi ile yönetilen her ülke kendine özgü seçim sistemine sahiptir. Dolayısıyla, dünyada uygulanan çok değişik seçim sistemleri bulunmaktadır.
  Ülkemizde 1995’ten itibaren nispi temsil sistemine dayanan yüzde 10 ülke barajlı d’Hondt seçim sistemi uygulanmaktadır. Bu seçim sisteminde barajın yüksek olması en fazla oy alan partiye büyük avantaj sağlamakta, seçmenin önemli bir bölümünün iradesi meclise yansımamaktadır.
   Seçim sistemimiz seçmen iradesini meclise yansıtmakta yetersiz kalmaktadır. Seçim sonuçlarına bakarak dünyanın en adaletsiz seçim sistemine sahip olduğumuzu söyleyebiliriz. Bu sistem daha kötü sonuçlara bile neden olabilir. Anayasamızın 67. maddesinde de vurgulanan temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştırmak için sistemde acilen iyileştirici düzenlemeler yapılmalıdır.

Seçim sistemini daha adil olması için bazı öneriler:

  •   Seçmene alternatif oy hakkı verilmesi.
  •    Ülke milletvekilliği kontenjanı oluşturulması. 
  •    Seçmene Alternatif Oy Hakkı

  •    Oy verilen partinin barajı geçememesi durumunda geçerli olmak üzere seçmene ikinci parti tercih etme hakkı verilecektir. Her iki parti de barajı geçerse ilk tercih geçerli olacaktır. İlk tercihiyle iradesi baraja takılan seçmenin ikinci tercihiyle bir şansı daha olacaktır..Bu sistem ayrıca Cumhurbaşkanı seçimi için de kullanılabilir. böylece ikinci tura da gerek kalmaz.

    Bağımsız Adayların Oyları

     
      Bağımsız adaylık çoğunluk esasına dayanan tek adaylı dar bölge seçim sistemlerine daha uygundur. Nispi temsil sisteminde sakıncaları vardır. Bağımsız adaylık uygulamasından vazgeçilmesi tavsiye edilir. Eğer vazgeçilmezse, bağımsız adaya oy verenler, adayın seçilememesi durumunda geçerli olmak üzere parti tercihi de yapacaktır. Bağımsız adayın seçilmesi durumunda bile fazlalık oyları o adaya oy verenlerin tercih ettikleri partilere orantılı olarak dağıtılacaktır.

      Ülke Milletvekilliği Kontenjanı

       
      Var olan 600 sandalye korunarak içinden 100 sandalyelik ülke milletvekilliği kontenjanı oluşturulacaktır. Ülke milletvekilliği için baraj yüzde 1 olacaktır. Bu kontenjanda sadece birinci tercih oylar geçerli olacaktır. Böylece yüzde 1 oy alan partiler dahi mecliste bir milletvekili ile de olsa temsil edilecektir..
       Sistemde yapılan bu düzenlemelerin seçimlere katılımı artıracağı, seçmende sisteme güven oluşturacağı, küçük siyasi partilere verilen destekle demokrasimizi daha ileri götüreceği, en önemlisi temsilde adalet olurken yönetimde de istikrarı sağlayacağı öngörülmektedir.

Kimyasal Tablo

 
 Periyodik tablo, bilinen tüm elementleri belirli bir düzene göre içeren ve incelemeyi kolaylaştıran bir sistemdir. İlk olarak 1867 yılında J.A.R Newlands, elementleri artan atom kütlelerine göre sıralamış ve bir elementin, kendisini izleyen sekizinci elemente benzer özellikler gösterdiğini ifade eden oktavlar yasasını ortaya koymuştu.Daha sonra 1869 yılında Dmitri Mendeleev, benzer özellikler taşıyan elementleri arka arkaya dizdiğinde, atom kütlesine dayanan bir tablo elde etmiş ve o zamanlar bilinmeyen bazı elementlerin (skandiyum, galyum ve germanyum gibi) varlığını, hatta özelliklerini tahmin edebilmişti.
  Lothar Meyer isimli araştırmacı da, 1886 yılında, Mendeleev'den bağımsız olarak, atom kütlelerine göre bir periyodik tablo oluşturmuş ve valans kavramını ortaya atmıştı.
  Günümüzde kullandığımız tablo, yeni elementlerin de yerleştirilebilmesine olanak tanıyan Mendeleev'in periyodik tablosudur. Ancak ilk halinden farklı olarak, elementler atom kütlesine değil, atom numarasına göre düzenlenmiştir. Buna göre periyodik tabloda, soldan sağa ve yukarıdan aşağıya doğru atom numarası artar. Sıklıkla, buna paralel olarak bağıl atom kütlesi de artış gösterir. Tablodaki yatay sıralar periyot olarak adlandırılır. Bir elementin periyot numarası, o elementin sahip olduğu elektronların bulunduğu en yüksek enerji seviyesini gösterir.

Paraşütün İcadı

   Paraşütün icat edildiği dönem veya kişi hakkında kaynaklarda net bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak paraşüt yapma fikrinin eski Çin Dönemi’ne kadar uzandığı bilinmektedir. İlk olarak 1783 yılında Fransa’da Louis – Sebastian Lenormard omuzlarına bağladığı şemsiyelerle bir ağaçtan atlamış ve paraşüte benzer bir aleti keşfetmiştir.
   Günümüzde kullanılan paraşütün ana temellerini Leonorda Da Vinci’nin bulduğu bilinmektedir. Dünyada havadan paraşütle ilk iniş 22 Ekim 1797 yılında Fransız Andre Garnerin yapmıştır. Fransa’da Paris’ten havalanan balonla yükseğe çıkıp; balonu sepete bağlayan ipi keserek yere paraşütle inmeye başlamıştır ve başarıyla sonlandırmıştır. Uçaktan ilk kez paraşütle atlama ABD’de gerçekleşmiştir. Yüzbaşı Berry, 10 Mart 1912 yılında ABD’de uçaktan atlamıştır. 1913 yılına gelindiğinde ise Fransız pilot Pegoud uçağın gövdesine koyulan paraşütle atlamış ve Avrupa’daki ilk paraşütle atlamayı başarmıştır.
   Leonardo Da Vinci, paraşütle ilgili çizimlere sahip ilk kişidir. İtalya’da 1470 yıllarından kalan başka paraşüt çizimleri bulunmuştur ve 1595 yılında İtalyan Veranzio tarafından yapılan çizimler Da Vinci’nin çizim yeteneğinin çok üstündedir. M.S 810 ve 887 yılları arasında yaşayan Arap Firnas’ın İspanya’da paraşütün ilk örneklerini kullandığı tarih kayıtları neticesinde bilinmektedir.
© Copyright. Tüm hakları saklıdır. Sitemizdeki yazı ve dökümanları kaynak göstererek kullanabilirsiniz .