Ahmed Cevdet Paşa
Yakın tarihimizin önemli şahsiyetlerinden, âlim, devlet adamı, tarihçi ve fikir adamı Ahmed Cevdet Paşa, 1823 yılında Lofça’da doğdu; 26 Mayıs 1895′te İstanbul da vefat ederek, Fatih Sultan Mehmed Türbesihazîresine defnolundu.
Lofça eşrâfında Hacı İsmail Ağa’nın oğlu olan Ahmed Cevdet, Lofça müftüsünden okuyarak, küçük yaşta başladığı tahsil hayatına, on altı yaşından sonra İstanbul’da devam etti. Fevkalâde çalışkanlığı ve zakâsı ile kısa zamanda öne çıktı.
Devrin tanınmış şahsiyetlerinden ders okudu. Medrese derslerinden icâzet alırken, hesap, cebir ve geometri de öğrendi. Mesnevîhânlık icâzeti de alıdı. Tanınmış mutasavvıfların sohbetlerine devam etti. Şiir ve edebiyat sahasında belirli bir seviyede eserler verdi. Fransızca ve Bulgarca öğrendi. Kendisinin bayramlar dışında hiç tatil yapmadığı, devamlı okuduğu ve çalıştığı bilinmektedir.
1844 yılında Rumeli’de Premedi kazası kadılığı ile devlet hizmetine başladı. Meclis-i Maarif azalığı, “Öğretmen Okulu” müdürlüğü, Encümen-i Dâniş üyeliği gibi vazifelerde bulundu. İlmî pâyesi kazaskerliğe kadar yükselmişken, ilmiye sınıfından mülkiye sınıfına geçirilerek “Paşalık” rütbesi verildi.
İşkodra, Kozan, Bosna Hersek ve Bulgaristan hadiselerinde fevkâlade memuriyetle vazife yaptı. Halep ve Yanya valiliklerinde, Adalet, Maarif, Evkaf ve Ticaret Bakanlığı makamlarında defalarca bulundu. Adliye ve Milli Eğitim teşkilatlarında ıslahatlar yaptı.
Bir taraftan da 1853′te kendisine vazife olarak verilen “Osmanlı Tarihi“ni yazıyor; ayrıca resmî vak’anüvislik vazifesi gereği “Tezakir” adlı eserini, <türkçe’nin en güzel örneklerinden sayılan “Kısas-ı Enbiya“yı ve okulları için Türkçe ve dilbilgisi kitapları kaleme alıyordu.
Ahmed Cevdet Paşa’nın mühim bir hizmeti de başkanlığını yaptığı “Mecelle Cemiyeti“nde, Hanefî fıkhına dayanan bir kanun kitabının hazırlanmış olmasıdır.
1890 yılında devlet hizmetinden ayrılan merhum, vefatına kadar ilmî çalışmalarına devam etmiştir.
Zamanındaki bütün gelişmelerden haberdar olan Ahmed Cevdet Paşa, Batı taklitçiliğinin ve maddeciliğin karşısında durmuş; millî, İslâmî şahsiyeti hakkıyla temsil etmiştir. Ancak Batı’nın faydalı buluş, teknik ve metodlarını alarak, gerekli olana ıslahat ve yenilikleri yapmak istemiştir.
Türkçe’nin bir ilim dili olarak geliştirilip kullanılması, İslâmi geleneklerin korunması, eğitim kurumlarının ve ders kitaplarının yenilenip mükemmelleştirilmesi onun gayeleri arasında bulunmuştur. Allah rahmet eylesin.
ESERLERİ
Tarih-i Cevdet (1774-1876 olayları, 12 cilt),
Tezâkir-i Cevdet (1855-1866 olayları, 40 tezkire),
Ma’rûzât (1839-1876 olayları),
Kısas-ı Enbiya (1439′a kadar İslâm tarihi),
Kırım ve Kafkas Tarihçesi,
Mukaddime-i İbni Haldun (tercüme),
Ayrıca ders kitapları ve dini risaleleri…